Şehir yaşamı, modern insanın toplumsal bağlarını ve yabancılaşma hissini derinden etkileyen bir deneyimdir. Modern şehirlerde, bireylerin kendilerini kalabalık içinde yalnız hissetmeleri, topluluk hissinin zayıflaması ve sosyal bağların yüzeyselleşmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu yazıda, şehirdeki yabancılaşma ve topluluk kavramları sosyolojik perspektiften incelenecektir.
Yabancılaşma: Bireyin Modern Şehirdeki Çıkmazı
Yabancılaşma, şehir yaşamında sıkça gözlemlenen bir olgudur ve bireylerin toplumsal çevrelerine yabancılaşması olarak tanımlanabilir. Karl Marx’a göre, yabancılaşma kapitalist sistemin bir ürünüdür; bireyler, emeklerinin sonucundan kopar ve kendilerini iş süreçlerinde makineleştirirler. Marx, bireyin üretim sürecinden ve emeğinin değerinden kopmasını “insanın doğasına yabancılaşması” olarak tanımlar.
Bununla birlikte, Georg Simmel de şehir yaşamındaki yabancılaşmayı farklı bir boyutla ele almıştır. Simmel, şehirlerdeki nüfus yoğunluğunun ve hızın bireyler üzerinde “mental bir savunma mekanizması” yarattığını öne sürer. Ona göre, modern şehirde insanlar, sürekli uyarıcılarla karşı karşıya kaldıkları için duygusal olarak geri çekilir ve bu da yabancılaşmayı beraberinde getirir. Simmel’e göre, şehirde bireyler, çevrelerindeki insanlar ve olaylara karşı ilgisizleşerek kendi kabuklarına çekilirler. Simmel bu durumu, “büyük şehirlerin ruhsal hayat üzerindeki etkileri” olarak tanımlar.
“The metropolis reveals itself to us in that overwhelming fullness of signs and phenomena which evokes from us an equally overwhelming response of detachment and avoidance.” — Georg Simmel
Zygmunt Bauman ise, küreselleşen dünyada ve modern şehirlerde bireylerin yaşadığı yabancılaşmayı “akışkan modernite” kavramıyla açıklar. Bauman’a göre, modern şehirdeki ilişkiler, yüzeysellik ve geçicilikle karakterize olur. Sürekli değişen bir çevrede bireyler, sabit sosyal bağlar kurmakta zorlanır ve bu durum yabancılaşmayı pekiştirir. Bauman, “akışkan modernite”yi şu şekilde tanımlar:
“In liquid modern life there are no permanent bonds, and any that we take up for a time must be tied loosely so that they can be untied again, as needs change.” Zygmunt Bauman
Topluluk: Yeni Sosyal Bağlar Kurma Çabası
Yabancılaşmaya rağmen, modern şehirlerde bireylerin yeni topluluklar oluşturma çabası göz ardı edilemez. Ferdinand Tönnies, topluluk yapılarını iki kavramla açıklar: “Gemeinschaft” (cemaat) ve “Gesellschaft” (cemiyet). Tönnies’e göre, kırsal topluluklar daha çok geleneksel, yakın ilişkilere dayalı cemaat yapıları iken, şehirlerde cemiyet yapıları, yani daha mesafeli ve çıkar ilişkilerine dayalı sosyal bağlar gelişir. Ancak şehirde bireyler, iş yerleri, sosyal gruplar ve ortak ilgi alanları çevresinde topluluklar oluşturarak sosyal bağlarını sürdürmeye çalışır.
Özellikle dijital teknolojilerin yükselmesiyle birlikte, şehirde yaşayan bireylerin yüz yüze ilişkileri azalırken, çevrimiçi topluluklar daha yaygın hale gelmiştir. Manuel Castells, dijital ağların şehirde yeni bir sosyal yapı oluşturduğunu belirtir. Castells’e göre, bireyler artık fiziksel mekanlardan bağımsız olarak dijital platformlar üzerinden topluluklar kurabilmektedir. Bu dijital topluluklar, bireylerin şehirdeki yabancılaşma hissini azaltmalarına yardımcı olabilir.
“The rise of the network society fundamentally transformed the spatial and temporal dimensions of social life, enabling new forms of community and interaction that transcend the limitations of physical space.” Manuel Castells
Şehirde Sosyal Bağların Zayıflaması
Modern şehirde bireylerin sosyal bağları daha az kalıcı ve daha kırılgan hale gelir. Bu durum, Emile Durkheim’ın “anomi” kavramıyla açıklanabilir. Durkheim, bireylerin toplumsal normlardan ve değerlerden koparak belirsizlik ve yalnızlık içinde kaldıkları durumu anomi olarak tanımlar. Şehir yaşamında, bireylerin toplumsal yapıdan uzaklaşması ve sosyal bağların zayıflaması, anominin modern şehirlerde kendini gösteren bir sonucu olabilir.
Louis Wirth ise şehirlerde bireylerin sosyal rollerinin nasıl dönüştüğünü incelemiştir. Wirth’e göre, modern şehirlerin getirdiği çeşitlilik, bireyleri farklı sosyal roller üstlenmeye zorlar ve bu durum sosyal ilişkilerde yüzeyselliğe yol açar. Şehirdeki bireyler, çıkar ilişkilerine dayalı, daha mesafeli ve geçici ilişkiler kurarlar. Bu durum, topluluk hissini zayıflatır ve bireylerin kendilerini yalnız hissetmesine neden olur.
“Urbanism as a way of life involves the substitution of secondary for primary contacts, the weakening of kinship bonds, and the disappearance of neighborhood relationships.” Louis Wirth
Yabancılaşma ve Topluluğun Kesişimi
Modern şehirlerde yabancılaşma ve topluluk kavramları birbiriyle çelişir gibi görünse de, aslında bir arada var olurlar. Bireyler şehirde, yabancılaşma hissi ile mücadele ederken yeni sosyal bağlar kurma arayışına girerler. Ancak bu sosyal bağlar, genellikle kırılgan ve geçici olabilir. Şehir sosyolojisi, bireylerin şehirdeki sosyal ilişkilerini anlamak ve yabancılaşmanın toplumsal sonuçlarını incelemek açısından önemli bir çerçeve sunar.
Yabancılaşma ve topluluk arasındaki bu gerilim, şehirde yaşayan bireylerin sosyal ilişkilerinde hem fırsatlar hem de zorluklar yaratır. Yabancılaşmanın üstesinden gelmek için bireylerin yeni topluluklar oluşturarak şehirdeki yalnızlıkla başa çıkmaları gerekmektedir. Ancak, bu toplulukların kalıcı ve derin olmasını sağlamak, modern şehir yaşamının en büyük meydan okumalarından biridir.